NEYDİ?
Hüseyin Nihal Atsız; 1905 senesinde, annesi, merhum Fatma Zehra Hanım, babası, merhum binbaşı Mehmet Nail Bey’in ilk evlatları olarak İstanbul’da dünyaya geldi.
Bu dönemde Osmanlı yıkılma süreçlerinde idi. Hüseyin Nihal Atsız içinde; “Kurtuluşun ancak milliyetçi düşünce vasıtası ile olabileceği, Kök Türkler ‘deki Ergenekon dönemi gibi, Bozkurt aracılığında sağlanabileceği inancı gelişti.
Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp’in eserlerini okumak suretiyle tarihe, özellikle ilk dönem Türk tarihine merak sardı. 1925 senesinde Ziya Gökalp’in ölümü ile derinden sarsıldı. Artık yegane amacı Ziya Gökalp’in ve Akçura’nın taşıdığı bu bayrağın taşıyıcılığını üstlenmektir.
Liseden sonra Askeri Tıbbiye’ de okudu, bu dönemlerde milli mücadelenin en sıkı savunucusu olmasından ve dikbaşlı, korkusuz yapısından ötürü okuldan uzaklaştırıldı.
Kabataş Erkek Lisesi’nde bir dönem yardımcı eğitmenlik yaptı.
1930 senesinde Darülfünun edebiyat bölümünden mezun oldu. Bu süreçte Anadolu’daki Türk köylerini araştırdı.
Hocası, Mehmet Fuat Köprülü, Atsız’ın, eşsiz kabiliyetini görerek, üniversiteye asistan olarak alınmasını sağladı.
Atsız, Fuat Köprülü, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan gibi isimlerle birlikte “Atsız Mecmua” isimli Türkçülük yanlısı dergi çıkartmaya başladı. Bu dergide geçen Fuat Köprülü’nün dekanlıktan ayrılması, Zeki Velidi Togan’ın eleştirilmesi üzerine üniversiteyi hedef alan sert beyanlarından ötürü, 1933 senesinde üniversiteden uzaklaştırıldı.
Dilekçe vererek işsizliğine son vermek üzere öğretmenlik görevine devam etme kararı aldı, Malatya’ya tayin oldu. Edirne, İstanbul’da görevini sürdürdü. Bu dönemde, Orhun adında bir dergi çıkarmaya başladı. Burada yayımladığı siyasi beyanlarından ve TTK’yı eleştirmesinden ötürü dergi kapatıldı. Bu dönemden sonra belirli aralıklarla hapse girip çıktı. İşsizlik ve parasızlık dönemleri yaşadı. 1949-1952 yılları arasında, İstanbul’ da bir kütüphanede çalıştı.
Aynı zamanda bir dergide yazarlığa başladı. Ötüken adında bir dergi çıkardı. Bu mecralarda yazdığı yazılardan ötürü hapis cezaları aldı. Atsız; talep etmese de hapishanede geçirdiği 3 ay süre sonunda dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk cezaları kaldırtarak hapishane hayatını sonlandırdı.
NE OLDU?
35 eser ve onlarca şiir kaleme alan büyük üstat, hiç bir zaman kimseden yardım beklememiş, talep dahi etmemiştir.
11 Aralık 1975 senesinde geçirdiği kalp krizi sonucunda, 70 yaşında çileyle geçen hayata gözlerini yumdu.
“SELAM” şiiri
Babamın da çok sevdiği “Selam” şiiriyle selamlıyor, siz değerleri…
İçim yine sevinçlerle dolup yanıyor,
Ruhum sanki deniz olmuş dalgalanıyor,
Uzak uzak ülkelerden döndüm seferden,
Yaralarım ağır, fakat mestim zaferden.
Zafer ümit kaynağının bir çeşmesidir.
Zafer birçok gönüllerin birleşmesidir.
Gönülleri birleşenler ölse de bir gün
Gök kubbede kalacaktır seslerinden ün.
Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!
Selam sana hücrelerde benzi solan genç!
Selam sana ey yılları heba olan genç!
İstikbalim gitti diye yaslanma sakın!
İstikbalin değil ruhun Tanrı’ya yakın!
O yalancı istikbale bir perde indir!
‘Gerçek yarın’ unutma ki bir gün senindir!
Selam sana yavrusundan ayrılan kadın!
Kimbilir sen gizli gizli nasıl ağladın!
Ne bir damla göz yaşı dök, ne yasla dövün,
Sen yaşarken öksüz kalan yavrunla övün!
Gür sütünle aşladığın erlik cevheri
Yapacaktır onu yaman bir çeri…
Tek bir kadın değilsin sen…Sen bir ocaksın!
Madem ki bir adın Atsız katlanacaksın!
Kafkasya’da can veren bir şehidin kızı
Bir eliktir…Yüreğinde erir her sızı…
Varsın, bağrın firkatiyle yavrunun yansın…
Yansın, dayan! Çünkü sende bir kahramansın!
Ey ekmeği alınanlar! Selam sizlere!
Ey rütbesi çalınanlar! Selam sizlere!
Kardeş yahut arkadaştır diye evleri,
Ocakları dağıtılan ülkü devleri,
Selam size! Üstünüzde bütün bakışlar,
Bir gün olur tarih sizi elbet alkışlar!
Ey ciğeri parçalanan kahpe veremden
Ne beklersin dünyadaki sahte keremden?
Ciğerlerin sönüyorken Tanrı’yı andın;
Tasa etme gerçekleşir mukaddes andın.
Hepinize sevgilerle coşkun selamlar!
Şehitlerimiz bile sizi belki selamlar
İçtiğiniz ızdıraplar size kımızdır.
Bu acılar mazimize selamımızdır.
En tatlı hayalimdir bu selam benim
Kırk derece sıcaklıkta erirken tenim…
Çekiyoruz bunalarak, fakat ne çıkar?
Ulu Tanrı bizi elbet yargılar.
Bütün dünya sağırlaşsa o bizi dinler,
Onun rahmet denizinde ruhlar serinler.
Ey hırçın genç, ey güzel kız! Bırakın yası…
Yeter temiz gönüllerin bizi anması…
Toprak ana uyuturken koynunda bizi
Yarınkiler biçecektir ektiğimizi,
Yeşermesi ektiğimiz tohumun haktır,
İşte o gün ruhlarımız şad olacaktır!
Selam şanlı mazimize! Selam yarına!
Selam zafer ordusunun silahlarına!
Ey geçmişin yiğitleri! Selam sizlere!
Ey yarının şehitleri! Selam sizlere!
Siz tarihe yazıyorken şanlı bir satır,
Aranızda bulunacak güleç bir batır;
Atsız oğlu Yağmur denen bu yağız çeri
Atılarak hepinizden daha ileri
Güldürecek babasının yanık ruhunu;
Ruh ve yürek sağırları anlamaz bunu…
Karışınca gövdem yurdun topraklarına
Ruhum uçar ırkımın bayraklarına,
Varlığının sevgisini onlara taşır;
Kendisi de ay-yıldıza belki karışır.
Bir gün gelip ırkımızın gürbüz erleri
Adım adım dolaşırken kutlu yerleri
‘Vaktiyle bir Atsız varmış…’ derlerse ne hoş!
Anılmakla hangi ruh olmaz ki sarhoş?
Haydi artık dinsin bütün ızdırapların,
Ufuklardan şanlı bir gün doğacak yarın
Güzellikle, sıcaklıkla ve ihtişamla…
Kumandansız hazır olup onu selamla!
Gönlündeki yaraların kanını dindir…
Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir! ! !
Cennet mekan Hüseyin Nihal ATSIZ